29 Haziran 2007 Cuma

Meriç Erkan



















Ahu değil ama milyonlar ona hasta
Meriç Erkan'ı anlatmak başlı başına zor bir hadise -hele ki kendisini uzun bir süredir yoğun biçimde takip ediyorsanız. İşi zorlaştıran şey ise, onun hakkında ne hissettiğinizi kendinize açıklayabilmek için yaptığınız beyin jimnastiği. Çünkü bu beyin jimnastiği, kendisini anlatmakta ve açıklamakta kullanılabilecek bir yöntem seçmeyi çetrefilli hale getiriyor. Fazla düşünmek, her zaman olduğu gibi kafa karışıklığı yaratıyor. Bazı seçenekler var: Meriç beyi nev-i şahsına münhasır bir karakter olarak algılayıp kişiliğinin derin bir analizini yapmak mümkün. Erkan, bayağı bir tabirle 'onlarca medya maymunundan biri' olarak algılanıp, bu algının çizeceği yol ışığında da incelenebilir. Onu, 'geleneğin ve modern yaşamın insan doğasına koyduğu yapay sınırları aşan bir mesih' olarak da görebilirsiniz, 'her sabah para adına gereksiz düzeyde ATP harcayan, senin benim gibi bir insan' olarak da. Meriç Erkan vakası, psikiyatrinin bir konusu haline de getirilebilir, sosyolojinin de; seçim sizin.
Meriç beyi mayıs ayından temmuz başına değin, Ahu Tuğba'nın sevgilisi olarak, hafta içi her sabah Kuşum Aydın'ın sunduğu ve birkaç hafta önce sezonu kapatan 'Sabah Yıldızları' programında izledik. Yapımcısı Savaş Kalafat olan sabah programının konsepti şu: Ahu Tuğba günün önemli bir bölümünde kameralar tarafından takip ediliyor ve zaman içinde değişen sevgilileriyle birlikte başından geçenler, ertesi sabah programda tartışılıyor. Sabah programlarının demirbaşları tombul teyzelerimiz söz alıyor, kâh Ahu Tuğba, kâh sevgilileri, o gün kimin 'haklı' olduğuna dair söylenip duruyor. 'Öyledir, böyledir' derken neşe ve acayiplik dolu bir-iki saat göz açıp kapayıncaya kadar sona eriyor.
Meriç bey, Ahu Tuğba'nın iki erkek arkadaş eskittiğine tanık olduğumuz programın üçüncü erkeği. 'Neil Armstrong'un Ay'a ayak bastığı 22.07.1969 tarihinde çok sevdiğim Samsun'umda dünyaya geldim. Yani Neil Ay'a ben dünyaya!" şeklinde anlatmaya başlıyor hayat hikâyesini. 17 yıldır Ahu Tuğba'ya âşık olduğunu açıklamak için 2006 Mayısını, Tuğba'nın televizyonlar tarafından yeniden keşfedilmesini beklemiş. Atletik bir vücudu var ve 1989'dan 90'lı yılların ortasına kadar, biri Ahu Tuğba'yla beraber olmak üzere, 18 filmde rol almış. Kendisini, geride bıraktığımız iki ay içerisinde bu denli tartışılır hale getirip hastalıklı bir seviyede takip edilmesini sağlayan ise, belki de daha önce televizyonlarda rastlamadığı düzeyde, absürdlükte sınır tanımayan bir portre çizmesi. Programın erkek arkadaş kontenjanını Meriç Erkan'dan önce dolduran Gökhan bey ismindeki zat da, sevgilisinin camının önüne saz ekibiyle geliyor, olur olmaz anlarda kendini denizin serin sularına bırakıyordu, ancak mesele bu sefer daha ilginç. Meriç beyi, iki saatten fazla süren program boyunca Robocop taklidi yaparken, çılgın dans figürleri sergilerken, A-hu nidalarıyla şnav çekerken, Dünya Thai-Box Şampiyonu tarafından kovalanırken izledik. Sevgilisine sürpriz yapmak adına, bir otelin plajına greyder getirtiyor, bir kum çukuru açtırıp, kendisini içine gömdürüyor; yanına aldığı borunun yardımıyla, bir süre sonra yanındaki şezlonga uzanan Ahu Tuğba'ya aşkını 'bağırarak' kumlardan fırlıyor. Takım elbisesi, elinde tuttuğu plastik köpekbalığı ve beline taktığı can simidiyle sevgilisine doğru koşuyor. Meriç bey, yeri geldi, Ahu Tuğba istediği için pazarda iç çamaşırı sattı. Yeri geldi, çocuk oyun havuzuna şnorkel, deniz gözlüğü, kolluk ve can simidiyle girdi. Sevgilisinin üzerine durup dururken kum boca etti, nedensiz öfke nöbetlerine girdi ve en önemlisi de durmaksızın zıpladı.

Meşk performansları efsane
Bu programı hiç izlememiş ya da eş- dost çevrelerinde Meriç Erkan hastalığına tutulan biriyle karşılaşmamış olanlar şunu sorabilir: 'Peki, bu adam bunları neden yapıyor?' Meriç beyi anlatmanın zorluğu da burada. Program o denli absürd ve o denli uyuşturucu ki, ne menem bir yapım olduğu anlatılsa dahi, aslında tam anlaşılmıyor. Kuşum Aydın da, Erkan'a bıkmadan ve usanmadan, neden böyle şeyler yaptığını soruyor. Erkan, Ahu Tuğba'yı sevdiği için yaptığını iddia ediyor. Bu sırada Meriç beyin kız kardeşi ve başka kanallarda dizi oyunculuğu yapan Kebire, ekranın sağ alt köşesinden her sabah 'Merhaba' diyor. Kebire hanım, Ahu Tuğba'dan hiç hoşlanmıyor ve her gün 'Abi, bunları niye yapıyorsun' diye soruyor. Meriç Erkan hışımla cevaplıyor: 'Kebire, ben Ahu'yu sevdiğimden bunları yapıyorum.' Ahu, Meriç'e sinirleniyor, sakin olmasını istiyor, ancak aldığı cevap aynı: 'Aşkım ben sana sevgimi göstermeye çalışıyorum.'
Meriç beyin resmi internet sitesi www.mericerkan.com günde yüzlerce hit alıyor. Ziyaretçi defterinde yüzlerce hayran mesajı var. Sony Vaio dizüstü bilgisayarlarının tanıtımı için poz veren Erkan adına Ekşi Sözlük'te an itibarıyla, hepsi de son iki ay içinde yazılmış 157 entry var. Pek çok insan Meriç beyle güne başlıyor, hatta programları kaydederek koleksiyonluk malzeme biriktiriyor. Meriç Erkan'ın her biri çağdaş sanat eseri sayılabilecek meşk performansları, anlatılarak dilden dile efsaneleşiyor. Tüm bunlar esnasında insanlar 'Acaba her şey senaryo mu?' diye de soruyor. Fakat böylesi bir oyunculuk, böylesi bir doğaçlama yeteneği, diyelim böylesi bir senaryo Meriç Erkan'ı daha da eşsizleştiriyor. Siniriniz bozulsa da bakmadan edemezsiniz ya bazı fotoğraflara, bazı programlara, bazı yüzlere, Meriç Erkan böyle bir bağımlılık yaratıyor. Aranan kelime bu, 'bağımlılık' belki de...
Diğer yandan Meriç Erkan ve şahsında süren Brezilya dizisine asla katlanamayanlar da var. Görünen o ki, yaz tatili biter, Meriç bey gelecek yayın döneminde ekranlarımıza yeniden konuk olur. Yoğun ilgiden sinyali alan ATV, hali-hazırda Erkan'ın zamanında oynadığı filmleri yayımlamaya başladı bile. Ahu'lu, Meriç'li tişörtler satışta... Aslında Meriç Erkan'dan rahatsız olmak zor. Hele pek fazla şeyin artık şaşırtmadığı ve her dakika zararlı alışkanlık üreten şu zamanlarda...

Hiç yorum yok: